Söz konusu teknoloji olunca, tüm gelişmelerden haberdar olmak için bazen bir arı kadar çalışkan olmak gerekebilir. Zira başlayan her yeni gün, hayal gücünün sınırlarını zorlayan yenilikleri de beraberinde getiriyor. Özellikle giyilebilir teknoloji alanında yaşanan gelişmeler hayatı kolaylaştırmanın yanı sıra, doğanın hayranlık uyandıran düzenini anlamamızda da bize bir hayli yardımcı oluyor.
Avustralyalı bilim insanları, bu trendi parmak ısırtacak türden bir uygulamanın merkezine almışlar. Tazmanya’nın çiçek bahçeleri üzerinde gezinen balarılarına yerleştirmek üzere küçük sensörler üretmişler. Sadece 2.5 milimetre karelik bir alanı ölçebilen bu sensörler sayesinde her bir arının geçtiği belirli noktalar kaydediliyor. Ardından bu bilgiler merkezde toplanıyor ve diğer arılardan gelen verilerle beraber derlenip düzenleniyor. Böylece arıların ne zaman, nerede, nasıl hareket ettikleri ile ilgili ayrıntılı bir model oluşturulması için zemin hazırlanıyor. Peki “arı hareketi” ile ilgili tüm bu merak nereden kaynaklanıyor? Avustralya’nın ulusal bilim ajansı olan CSIRO bünyesinde araştırmalarına devam eden ve aynı zamanda söz konusu projeyi yürüten Dr. Paulo de Souza yaptığı basın açıklamasında duruma açıklık getiriyor: “Bu teknoloji sayesinde arıların çevreleri ile olan ilişkilerini anlamayı amaçlıyoruz. Böylece kolonilerin yok olma sebepleri ile ilgili yeni bilgiler edinirken, en uygun üretim koşullarını anlama konusunda da ilerleme kaydedeceğiz.”
Hatırlayacağınız üzere, son birkaç yıldır gündemde olan ve gerek bilim insanları gerekse çiftçiler tarafından endişe ile karşılanan arıların koloniler halinde ölümü, nedeni henüz tam anlaşılamamış bir durum olarak gizemini korumakta. Dr. de Souza ise tam da bu noktada araştırmanın kilit noktasına dikkat çekiyor: “Arılar sosyal özellikler taşıdıkları için aynı noktaya geri dönüp oldukça tahmin edilebilir bir düzen izliyorlar. Böylece hareketleri değişiklik gösterdiğinde bunu hemen fark edip, nedenini belirleyebiliyoruz.”
Araştırmanın pratik yanını düşünmek elbette heyecan verici, buna sensörlerin arılarla buluştuğu süreç de dahil. Ekip bu konuda oldukça titiz bir çalışma yürütüyor. Arılar kısa süreliğine dondurularak, bir nevi kış uykusuna yatırılıyorlar. Bu dinlenme zamanı, sensörlerin yapıştırılması için fazlasıyla yeterli oluyor. Araştırmanın verimi ve arıların güvenliği açısından, uçma ve hareket etme becerilerinin etkilenmemesine özen gösteriliyor. Tabii tüm bu “dondurulma” ve “çözünme” sürecinin de güvenli bir şekilde gerçekleştiğini Dr. de Souza özellikle vurguluyor. Hal böyle olunca, bize de gelişmeleri sabırsızlıkla beklemek kalıyor.